Merkez Bankası Döviz Kuru | |||
ALIŞ | SATIŞ | ||
USD | 0 | 0 | |
EURO | 0 | 0 | |
Dumanı tüte tüte gidiyordu...
Bu kapkara kömürlü tren, dağlar arasında ilerlerken nereye gittiğimizi bilmiyordum.
Üstelik Kompartıman da bomboştu; yapayalnız biçareydim.
O incecik parmaklarımı birbirine geçirmiş sımsıkı tutuyordum. Hatta o kadar sıkıyordum ki acıyordu ellerim, çok acıyordu.
Tren biran da düdüğünü çaldı, sanki birilerini selamlıyordu. Ve bir fren ile durdu.
Yerimden kalkarak, ağır adımlar ile trenin koridorundan kapıya doğru yürüdüm. Trenin merdiveninden yavaş ve dikkatli bir şekilde inerken, uzun eteğime basmamak için hafifçe kaldırıyordum. Son basamaktan, atlayarak indiğim de etraf da ne bir ev ne de bir insan görüyordum. Tek tük görünen ağaçlar dışında ıssızdaydım, yalnızdım. Ta ki duyduğum sese kadar; bir yavru köpeciğin havlayışı ve onunla oynaşan bir erkek kızanın mutlu kahkahası...
Az önceki trenden yavaş inişimin aksine bu kez adımlarım sıklaşmış hatta sesin geldiği yöne doğru koşmaya başladım. Koşarken de başımdaki eşarp düşmüştü, eğilip almadım. Artık onları görüyordum; bir ağacın dibinde; siyah yavru köpeciği ve oğlum'u. Alt alta üst üste yuvarlanarak oynuyorlardı. Oğlum'un üzerinde açık kahverengi pantolon, üzerinde krem rengi mintanı ve pantolonuyla eş kumaştan dikilmiş yeleği vardı. son gördüğüm gündeki gibi...Gözlerinin üzerine kadar inen sarı saçları az önce yıkanmış gibi parlıyordu. Koştum, yüreğimden bir ateş çıkarcasına koştum, yanlarına vardığımda bembeyaz yüzüne önce elimi sürdüm sonra iki kolumun arasına alıp bağrıma bastım. O kadar mutluydum ki ağlamıyordum. Yavru köpecik de sevinmiş etrafımızda sevinçle havlayarak koşuyordu, onu da ara ara okşuyordum.
..........
..........
Ağlamaktan sırılsıklam olmuş yastığımda ezanla uyandım; Bu rüyanın içinde hep kalacaksam eğer bir daha hiç uyanmamayı diledim Allahtan. Dinsin artık istedim, bu yaşlı sine'min her gün çektiği bu doğum sancısı.
..........
..........
O gün; o masmavi gözlerini gözlerime dikmiş;
-n'olur anne n'olur...diyordu.
Köyde bulduğumuz, nerden geldiğini bilmediğimiz o siyah yavru köpeği yanımıza alarak gitmemizi istiyordu. Bir meçhule doğru giderken biz, bir de bu köpeği almak istemiyordum.
-Şimdi olmaz... yerleşelim, sonra gelir alırız dedim.
-Peki ...dedi...yalnızca peki dedi...
Arkasını dönüp uyurken, bende belinden sıkıca sarılmıştım o küçücük bedenine, evimizdeki son gecemizde...
Sabah erkenden ayrılırken evimizden, son kez kucağına aldı o siyah yavru köpeciği, okşadı.
-Geleceğiz seni almaya, o vakte kadar ev sana emanet... dedi.
Oğluma bakarken ben, sanki 5 yaşında değil 15 yaşında bir delikanlı gibi geldi gözüme. Anayurtta buluruz oğluma bir siyah köpecik diye geçirdim içimden...Bilemedim...
...........
...........
Selaniğe vardığımızda, şehir olduğundan daha kalabalıkta. Bizi götürecek vapura binmek için beklememiz gerekiyordu. Üstelik kış şartların da ne kadar bekleyeceğiz bilemiyordum. Her akşam sıkıca sarıldım oğluma öylece uyurduk. Hasta olmasın diye az yedim, onu besledim. Ama bir sabah uyandım, kucağım bomboştu, oğlum yoktu...
Sabah ezan vakti görenler olmuş; uzağa doğru koşan bir yavru köpecik ve bir kızan...
..............
..............
Bu yazı, mübadele sırasında her iki ülke tarafında kaybolmuş çocukların anısına yazılmıştır...Selam olsun kayıp tüm çocuklara....
Ocak/2018/Istanbul